27 Aralık 2016 Salı

İyisiyle Kötüsüyle Aliexpress Alışverişim

Instagram sayfalarında mutlaka butiklerde abidik gubidik gayet sevimli ürünler görmüşsünüzdür. Ben daha önce oradan 15er liraya iki saat aldım. Sonra baktım bu saatler aliexpresste 1-2 dolarken bu butiklerde 30a kadar fiyatlandırılabiliyor. Bu sebeple geçen sene aliexpress kullanmaya başladım. Artık dolar yükseldiği için kullanmıyorum sdjhbjhd Bu yazıyı yazmak için resmen aylardır ürünlerin tamamlanmasını ve tamamlanmayanın sonuca ulaşmasını bekliyorum :D sonunda o an geldi... 
Kylie Lipkit ve saatler hariç hepsi hala satışta, linklerini koydum. Ürünlerin isimlerine tıklarsanız, satış sayfaları yeni sekmede açılacaktır.

Aliexpress nedir? Nasıl kullanılır?

Aliexpress Çin'den çevrimiçi alışveriş yapabildiğiniz bir sitedir. Uygulaması da mevcuttur. Sitenin orjinali İngilizce, ürünler dolar olarak fiyatlandırılıyor. Ben Türkçe hiç kullanmamakla beraber, Türkçe kullanıldığında fiyatlamanın lirayla yapıldığına dair duyumlar aldım. Kullanımı oldukça basit. Sepete ekliyor ve ödeme yapıyorsunuz. Genelde 2 gün içinde kargolanıyor. Bazen size ürünün ülkenize girdiği vs gibi aslı astarı olmayan bildirimler geliyor :D onlara takılmayın, benim bi arkadaşımın ürünü hala Çin'de görünürken ürün kapısına gelmişti jdbjdkg O verdikleri kodlarda bende asla çalışmadılar, ona da pek takılmadım.

Size burada söylemek istediğim bazı şeyler var.


  1. Her ürününüz gelmediğinde her zaman satıcıyla halletmeye çalışmak iyi bir yol olmayabilir, direk open dispute yapın. Tabii bu satıcıyla aranızdaki diyaloğa bağlı. 
  2. Ürünlerin gelmesi hakikaten uzun sürüyor, biraz sabırlı olmanız gerek. Bazen beklenenden bile uzun sürdüğü oluyor. 
  3. Alışveriş yaptığınız satıcının puanının olabildiğince yüksek olmasına dikkat edin ve mutlaka ama mutlaka alacağınız ürünün yorumlarına ve görsellerine bakın.

Ödeme nasıl yapılır?
Kredi ve ya banka kartıyla. Ben çekilecek tutarı banka kartıma yüklüyordum sipariş vermeden önce.

İyisi


İlk alışverişim bu iki saat oldu. Çok uzun süre geçtiği için tam tarihler belli olmamakla beraber birer ayda geldiler. Baya dayanıklı saatler, paketlemeleri de çok güzel yapılmıştı.
İlki krem rengi, üstünde dağınık rakamlar var ve who cares I'm already late yazıyor. $01.32
İkincisi koyu kahve, üstünde çiçek desenleri var. $02.04



İkinci alışverişim bu miniş kalemlik. Bu artık umudumu kestiğim zamanda tam 80 günün sonunda geldi.. Farklı renkleri de mevcut. Üzerindeki yazı yanlış olduğu için ben daha sonra onu çıkardım :D $0.65














Üçüncü alışverişim gaflete düşüp aldığım bi aydınlatıcı :D Lütfen sahte makyaj malzemesi kullanmayın, kullandırtmayın. Bu baya sevimli bi şampanya rengi gerçi, içinde altın yansımalar da var. Kutusu falan da çok şirin :D benimki 2 numara. 35 günde geldi. $02.24












Dördüncü alışverişim bu ruj organizerı. En sevdiğim ürün bu ya, bir ayda geldi. Kutusu falan vardı. 24'lü ve minik :D $02.96









Sekizinci alışverişim bu fırça yıkama aparatı. 20 temmuzda sipariş ettim, ertesi gün kargolandı. 17 ağustosta elime geçti ama iki tane göndermişler... sjkdhvjdbndöjvjbshjkhgbdjnkn bi pakette iki tane değil, iki ayrı paket göndermişler. $0.89














Dokuzuncu alışverişim NYX Lingerie rujlardan Honeymoon rengi. 24 ağustosta sipariş vermişim, 26sında kargolanmış. 29 Eylülde gelmiş. $01.35
Üstünde tester yazıyo :D kokusu inanılmaz güzel, gerçekten matlaşıyor ve elinizle siler gibi yaptığınızda çıkmıyor. Yalnız dudak içinde kalmıyor ruj. Bi de şey normal lingerielerin yapıları kremken bununki sıvı. Ama ben sevdim yine :D






Kötüsü


Beşinci alışverişimin anlamsız bir öyküsü var :D Şimdi ben başta (28 Nisanda) iki tane zoeva fırça sipariş ettim. Bunlar kirlilerin yanındaki ilk fırçalar.
37 gün geçti, ürünün koruma süresi geçti. Satıcıya mesaj attım. O da süreyi 12 gün kadar uzattı. Fırçalar yine gelmeyince tekrar göndereyim dedi. Bu arada adam aynı mesajları kopyala yapıştır yapıp duruyor, hepsi bunu yapıyor. Tekrar göndereyim deyince ben para iadesi istedim. Bu konuda bi anlaşmaya varmamız zaten 1 hafta sürdü. PayPal hesabım olması gerekiyomuş kendime bi tane açtım. Ama o hesaptan da para çekmek sıkıntı bu arada yani içime sinmemişti. Zaten adam o kadar da yardımcı olmuyodu mesajlarında falan. Neyse 3-10 gün içinde para iadesi yapıcaz dedi. Yapmadı???? Ben de bari tekrar gönder ürünleri yazdım. 


Bu arada altıncı siparişim olarak başka bi satıcıdan başta gördüğünüz kirli sigma fırçaları sipariş verdim. 
F40 Contour $02.70

15 haziranda sipariş verdim 12 ağustosta geldiler. Tek sorun renklerin biraz farklı olması. Yalnız bunlar gelmeden önce koruma süreleri bitmişti. Ben de yeniden gönderir misiniz diye mesaj attım. Mesajdan bi kaç gün sonra ürünler gelince, bende ürünler geldi, göndermenize gerek yok diye mesaj attım. Onlar da bilgilendirdiğiniz için teşekkürler yazmışlar (ayın 13ünde). Sonra 23ünde bana tracking number attılar. ? . Bende bi şey sipariş etmedim ki dedim. Onlar da yeniden göndermemizi istediniz dediler. ? . Kafamda deli sorular...

Bu satıcıdan fırçalar gelince, bende zoevanın allık fırçasını buradan sipariş ettim yeniden (yedinci alışverişim), çünkü diğer satıcıdan umudumu kesmiştim artık. 
126 Luxe Cheek $02.96
25 ağustosta sipariş ettim, 31inde kargolanmış.

O siparişlerime bi türlü sahip olamadığım beşinci alışverişimin satıcısıyla olan diyaloğum da devam ediyordu bu sırada. Ya ben adama mesaj atıp duruyorum işte. En sonunda şey dedi, mağazanın müdürü değişti. ??? . Sonra adresimi istedi, hesabımda kayıtlı olan adresi veriyorum. Sürekli, böyle 5-6 kere falan lütfen adresi ingilizce yazın, lütfen şu sırayla yazın falan diyo. Daha önce gelen siparişlerin üzerindeki adres bilgisinin fotoğrafını da attım, ben adres yazdıkça bana aynı mesajı kopyalayıp yapıştırmaya devam ediyo... Ben de sinirlendim söylenmeye başladım bi daha burdan sipariş vermicem vs diye. En sonunda biz dürüst bi mağazayız, en kısa zamanda göndericez dedi YAV HE HE  ben başka yerden sipariş ettim bile. Bunlar 25 ağustosta konuşulmuştu. Sonra 12 eylülde bana normal mesajlaştığımız yerden değilde, order yerinden esaj göndermiş. Tekrar gönderim yaptık bu da tracking kod diye.

Sonra bana 3 ekimde 3 ayrı paket geldi...
Birinden o aylardır beklediğim karıştırma ve allık fırçası (beşinci), diğerinden aslında gelen ama yeniden gönderilen sigma fırçalar (altıncı+), sonuncudan da umudumu kesip diğer satıcıdan sipariş ettiğim allık fırçası (yedinci)  çıktı.... <3 <3 <3

Fırçalar çok güzel, renkleri, kılları falan. Yıkadım kıl dökmüyolar. :D

Aliexpresste nasıl yatırım yaptım?

24 Ağustosta bi de Kylie Lipkitlerden Dolce K rengini siparis etmiştim. Gece sipariş ettim, sabah baktım item is unavailanble dedi?! Satıcıya mesaj attım satıcı göndericem dedi. 31inde kargolandı. Ama gelmedi. Ben de mesaj attım. Sonra artık bu satıcılarla uğraşmaktan bıkmıştım o yüzden direk open dispute yaptım, paramı hesabıma geri yatıracaklarını söylediler. Onunda yatmasını beklemek istemedim bu yayını yazmak için, çünkü siparişlerin tekrar gönderiminin geç de olsa yapılması beni onlara güvenmeye itiyor. Ben ruju sipariş ettiğimde dolar düşüktü, ama şimdi yükseldiği için hesabıma çekilenden daha fazla para yatmış olacak sdkjhfkejgg

karlı kalın...


















26 Aralık 2016 Pazartesi

INSTAGRAMDA TAKİP ETTİĞİN KIZ BU MUYDU AŞKIM???

DİKKAT: bu yayın hassas medya ve aşırı kıskançlık içerir. 

Merhabalar, bu yayınımda sizlere saplantılı bir deli oluşumun öyküsünü anlatacağım. 
Bunun tam olarak nasıl ve neden başladığını bilmemekle beraber sahip olduğum bir şey olduğunu son iki gündür özellikle iyice fark ettim. 


O kızı öldürdüysem sana olan aşkımdan....

İki sene falan önce bi fobi keşfettim. Athazagoraphobia basit tanımıyla, unutmak, unutulmak, bi başkasının kişiye tercih edilmesi ve görmezlikten gelinme korkusudur. YEMİN EDERİM ŞU DÜNYADA EN KORKTUĞUM 4 ŞEY...... 

Ya bi çocukla tanıştım konuşuyoruz falan böyle her şey çok güzel ve sürekli yanımda olsun istiyorum yani ciddi anlamda onu yanımda istiyorum. Sonra bi sabah buluşmaya karar verdik, bursadan geliyodu, onun yolda olduğu o 5 saat boyunca 51146843 kere falan ölüp dirildim resmen. Ya beni sevmezse? Ya benden hoşlanmazsa? Keşke tanışmasaydık. Keşke gelmese. vs vs gibi her soru ve dilekte karnıma farklı bir ağrı girdi. Dişlerimi fırçalarken nerdeyse kusuyodum, ellerimin titremesinden bi ara maskara süremeyeceğim sandım. Beni bu kadar heyecanlandıranın tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Yani heyecanla korku arasında ince bi çizgi var, acaba bu korku muydu? En son böyle hisettiğimde lisedeydim ve bi daha asla böyle hissetmeyeceğimi düşünüyordum (hissetmeye pek de meraklı değildim). Sonunda buluştuk ve beni sevdi. Ben onu daha çok sevdim. Liseden beri flörtten öteye taşımamaya gayret gösterdiğim erkeklerle aramdaki ilişki sonunda o gün farklı bi boyuta taşındı. Bunun beni mutlu etmesi gerekirken bi anda içime ateşler düştü. Sadece mesajlaşırken takılmadığım şeylere onu gördükten sonra takılmaya başladım. Bi nevi aklımda potansiyel aldatma hikayeleri kurguladım. 


Instagramda takip ettiğin kız bu muydu aşkım?

Yani ya beni sevmezse ve ilişkimiz biterse diye düşünürken kendimden soğutmama işaret parmağıyla baş parmak neredeyse birbirine değecek kadar bi mesafe kaldı. Daha önce beni hep yanlış sevdiler diye seni yanlış anlamış olabilirim... Ya bakın bu farklı bi boyut, benim de yazın takıldığım insanlar oldu da bana yazdan bi fotoğraf atıyor mesela bu fotoğrafı kime atmak için çekti diye düşünürken kıskançlıktan saçlarım dökülüyor. 


Fotoğrafını beğenen kız bu muydu bi tanem?

Yani diyeceğim o ki daha önceden normal olan her şey şimdi onu resmi olarak kaybedebilecekken içime dert olmaya başladı. Bana sorarsanız buraya yazmadığım nedenlerden ötürü hala ben haklıyım, iyi akşamlar....

Ya mesela :d Mesela kızı takip ediyor tamam mı, km bu kız diyorum arkadaşım diyor.
:)
Önemli olsa daha önce takip ederdin? Hayır şimdi mi aklına geldi arkadaşını takip etmek.
şu an kıskanmama challange'ın içindeyim resmen...

DOZUNDA KISKANÇ KALIN...

16 Aralık 2016 Cuma

Bir Erkekten Art Arda Duyabileceğiniz En Kötü 3 Şey

Bundan yıllar önce birisiyle tanıştım ve bu detaylarını vermek istemediğim tanışma o zamanlar benim için olması gerekenden daha fazla şey ifade etmişti. Taki bir dönem gelip o kişi anlamsız davranışlar sergilemeye başladığı ve benim üzülerek bu davranışların sebebini öğrendiğim ana gelene kadar: uyuşturucu bağımlılığı. Önce uyuşturucuyla başladı, fucbuddy'yle devam etti sonraysa bunları ve ikimizin arasında anlamlı olan hiç bir şeyi hatırlamamaya kadar gitti. Ara ara buluştuk, telefonda konuştuk, mesajlaştık ama artık zaman da dahil hiç bir şeyin ikimizin arasındaki hastalığın ilacı olamayacağını fark ettim. Eğer bunu okuyorsan bilmeni isterim ki beni çok üzdün. Ve attığın hiç bir mail kalbimin kırıklarını yapıştıracak kadar güçlü değildi. Son attığın maili kaç defa okuduğumu bilmiyorum. Ama çok defa okudum. Ve her defasında bir yanıt yazmak istedim. Her istediğimde bunun artık bir şeye çözüm olmayacağını fark ettim. Seni aramadığım her sefer neredeyse arıyor olduğumu unutma. Hayatta yaptığımız şeylerin sorumluluğunu alırız ve sen bunu almaya hazır değil gibisin. Sana yardım elini her uzatmaya çalıştığımda elimi tutmaktansa o uçurumdan düşmeyi tercih ettiğini hatırlıyorum. Daha sonra uçurumdan düşüşünü izlediğim için beni suçlayıp, uçurumdan seninle düşen kızların hayatındaki öneminden bahsettin. Seninle ayakta kalıp mutlu olmaktansa seninle düşüp kaybolmak neden bu kadar anlam ifade ediyor bunu asla anlayamayacağım, anlamak da istemiyorum. Hayatındaki tek kız olmayacaksam beni hayatında tutmanın bir önemi yok. Lütfen şimdi o kızlara, özellikle de beni seviyorken senin kişisel instagram hesabından bana afilli mesajlar atma lüksüne sahip kırmızı saçlı kız arkadaşına git ve şöyle söyle, bunu maille smsle whatsapp mesajıyla ya da telefon aramasıyla değil, gidip yüzüne söyle, beni gerçekten bu batmakta olduğum çamurdan çıkarmak isteyen birisi vardı ve ben onu kendi anlamsız egomu tatmin etmek adına her defasında üzdüm. Aslında bu yayının amacı bu mesajlar topluluğu değildi yazmaya başlayınca akıverdi çünkü artık bana mail atmanı istemiyorum. Artık bana mail atıp beni hayatımda değilken bile üzmeni istemiyorum. Her zaman benden sonra ve benimleyken bile yaptığın gibi diğer kız arkadaşlarına yazmaya, instagram hesabına sonsuzluk işaretleri koymaya devam edebilirsin. O sonsuzluğun içinde vitesi her değiştirişinin öncesinde elini öptüğün kişinin ben olduğumu hatırlatmak isterim. Tabii bunu onlara da yapmadığının garantisini kim verebilir? Elbetteki hiç kimse. Şimdi bu birlikte olan fotoğraflarınızı sürekli telefonundan sildiğin kızı rahat bırak lütfen, çünkü ben de sildim. Artık her mail attığında beni ve her istediğinde o fotoğrafları bulamayacaksın tekrar silmek için. Söylediğin tüm bu yalanlar sadece seni değil, seni ne kadar yoruyorsa beni 13 katı fazla yoruyor. Sen seni sevmeyen kızlara layıksın. Sana kırmızı saçlı kız arkadaşınla mutluluklar.

Şimdi, bu yayının asıl konusuna gelecek olursam :)

Yakın geçmişte bir beyle tanıştım. Ona avukat diyeceğim. Bana ilişkilerden ne kadar korktuğundan söz ediyordu ve ben çok defa okuduğum bu mailin sahibinden ona söz ettim. Aramızdaki sorunun uyuşturucu bağımlılığı olduğundan vs. Oysa bunun gerçekten kötü olduğunu söyledi.
Her gün dakikalarca telefonda konuştuk, mesajlaştık ve çok fazla şey paylaştık. Bu öyle flört gibi bi şey değildi bu sadece birlikte iyi vakit geçiren anlaşan insanların takılmasıydı. Onun arkadaşları beni, benim arkadaşlarım onu tanıdı. 

Ama meğer ben onu tanımamışım. 

Dün bana mesaj attı ve 1 saat sonra arayacağını, önemli olduğunu söyledi. Şimdi, bir süre düşünmenizi istiyorum, hayatınızda bir yerlerde yeri olan bi erkeğin size ard arda söyleyebileceği en kötü üç şey nedir? 
.
.
.
.
.
Ben uyuşturucu kullanıyorum.
.
.
.
.
.
1,5 senedir fuckbuddy'm var ama 6 aydır görüşmüyoruz.
.
.
.
.
.
Bipolarım. 
.
.
.
.
.
Ben uyuşturucu kullanıyorum.
1,5 senedir fuckbuddy'm var ama 6 aydır görüşmüyoruz.
Bipolarım.
Bu 3 cümlenin arasında ne ben bir şey söyledim, ne o bir şey söyledi. Sadece nefes alıp verdik. O bir sonraki cümlenin bir öncekinden (kime göre, neye göre) daha kötü olacağını biliyorken ben sadece bitmesini bekledim. Ama hayır, birincinin ardından ikinci, onun ardından üçüncü geldi. Kalbimin kırıklarının sesinden bir sonraki cümleyi duyamadım. 

yo dostum yo, ben bu filmi daha önce izledim
ben bu filmin başrol oyuncusuydum

Ne istediğini bilmeyen, kimi sevdiğini bile bilmeyen, her uyandığında farklı bi duygu durumunda olan birisine yardım etmek için evet gücüm var. Birisinin değiştirmek, normalleştirmek için gücüm de enerjim de var. Ama onun en yakın arkadaşına aşık olduğuna inanacağı anın her an olabileceği düşüncesiyle yaşayacak gücüm yok. Tam 6 saat telefonda konuştuk, dakikalarımız birbiri ardına bitti. Bazen sustuk bazen çok konuştuk bazen boş konuştuk. Ama hiç bi yere varamadık.

Ne yapacağımı bilmiyorum sanki daha kötü ne olabilir derken kötülük skalasında yeni bi ibare beliriyor..

Sadece bekliyorum, her göçmen kız gibi ben de hayatımdaki o evleneceğim göçmen çocukla tanıştığım büyülü anın gelip tüm bunları geride bırakmayı bekliyorum hjsbjskdvng

Güldüğüme bakmayın, yaşarken hiç komik değildi. Yeterince acı biriktirdiğime göre sanırım artık sigaraya başlayabilirim?

Tutarlı kalın.

24 Kasım 2016 Perşembe

Doğu'da Öğretmen Olmak

Bu gün öğretmenler günü olduğu için inanılmaz heyecanlıyım (YTÜ- İngilizce Öğretmenliği, 2. sınıf). Sabah okula gittim hevesli hevesli arkadaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum falan neyse çok yakın bi arkadaşım her zaman başka şeylerin dalgasını geçtiğimiz gibi şey dedi 'ne kutlu olması ya iki sene sonra Hakkaride iki kuruş için çalışırken hiç de kutlu olmayacak'. Tek sorun bunun benim için dalga geçtiğimiz sıradan şeylerden biri olmamasıydı.
Siz bu mesleği biraz yanlış anladınız sanırım:)
Galiba bu bölüme girerken her zaman çok daha 'rahat' yerlerde öğretmen olup, öğretmenler gününde sınıf annelerinin toplanıp size altın bilezik falan takmasını beklediniz (bu tarz örneklere rastladık).
Bu beni kafamda neden öğretmenlik okumaya başladığımla ilgili soruları cevaplamaya yönlendirdi:

Öğretmenler çocukların zihinlerini şekillendirmede en önemli etkenlerden biridir. Sen bu çocuğu yetiştireceksin, bu çocuk doktor olacak, mühendis olacak, ressam olacak, piyanist olacak. Ama sen bu çocuklardan uzaklaşırsan, ben bu çocuklardan uzaklaşırsam bu çocuklar terörist olucak.

'hayatımın en güzel yıllarını Hakkaride iki kuruş para için mi harcıcam'
Doktorlar diyo mu ya hayatımın en güzel yıllarını insanları gece gündüz iyileştirerek mi harcıcam ya da mimarlar diyo mu hayatımın en güzel yıllarını sabahlara kadar çizim yaparak mı harcıcam. Bi tek senin mi hayatın var ya, okuma hakkı diye götümüzden yırtınırken okuma hakkına yardım etmediğimiz onca çocuğun hayatı ne olacak?

Ben de istiyorum İstanbul'da İzmir'de öğretmen olayım, okuldan çıkıp gezmelere gideyim, rahat bi hayatım olsun, terörden uzak olayım.

Peki sen terörden uzakken terörün içinde doğan o insanlar neden eğitilemiyor?
Sonra ülkede okur yazar oranı azmış, vay efendim cahilmişiz, kültürsmüşüz de bilmem ne. Lan o zaman gidip o cahil kesimi aydınlatsana?! Hem cahil dediğin insanların okuluna git öğret deyince aman ölücem bilmem ne hem sonra ülkeye bok at. Hani yeni nesil öğretmenlerin eseri olacaktı ya bu nasıl bencil bi zihniyetin ürünü oldu ben anlayamadım.

Güzel günler için bazı fedakarlıklarda bulunmamız gerektiğini ve hiç bir başarıya gül bahçesinden gidilmediğini ne zaman anlayacaksınız ya...

Mezun olup bu ülkeden koşa koşa gitmeyi planlamak yerine elimizden geldiğince nasıl kaçılmayacak bi yere dönüştürürüz diye baksak ya arkadaşlar. Sen öğretmensin ya ÖĞRETMENSİN. Hani atamızın izi bilmem ne demeyi biliyosun feysbukta, baya güzel bi izmiş o ya.
Hakkariymiş Vanmış Antalyaymış Muşmuş İzmirmiş ne fark eder.

Üzgünüm ama bunu tek başıma yapamam ya öğretmenliğin o kadar güzel örneklerini görüyorum ama 1 tane 2 tane. Bu bencillik böyle sürüp giderse en sonunda ben kaçıp gidicem.

Geride bıraktığınız ülkeye dönün bi bakın istedim, hala öğretmenlikse tamam hadi sizin de öğretmenler gününüz kutlu olsun.


7 Ekim 2016 Cuma

DİKKAT: BU ÖYKÜ AŞIRI DRAM İÇERİR

Merhabalar.
Sizinle bugün başımdan geçen ama başı uzun zaman öncelere dayanan bir öyküyü paylaşmak istiyorum...

Geçen sene bizim fakültede işaret dili kursu gördüm. Ebiltek (Eğitim ve Bilişim Teknolojileri Kulübü) düzenliyordu bu kursu da. Bunun için form doldurulması ve kulübüm gmail hesabına kimlik fotokopisi maili atılması gerekiyormuş. Hemen formu doldurdum,copy center'a gittim.. kimlik fotokopimi bi kaç kere yanlış göndermişim hsjbjfsdeg

O ikinci mailde alakasız birinin fotokopisi göndermişim.....  Ne alakaysa bilgisayarda kayıtlıymış.... Hatta kimlik fotokopisi bile değil böyle anlamsız bi belge... (sağda)


















Ve bana şöyle bi cevap geldi: 
Sonra ben biraz üzüldüm... Ve meğer ikinci dönem de bu kurs açılmış, benim haberim olmadan...

Sonra ben bu yaz okullar açılmadan önce geçen seneki tarihlerden yola çıkarak bu sene başlatılacak tarihleri tahmin ettim. Bu sefer o lanet kursa kaydolmaya kararlıydım!!!

eğer şu an üzüldüyseniz bilin ki bunlar daha buzdağının görünen kısmı

Hesaplarıma göre bu sene ayın 24üne falan denk geliyordu. O kulübü feysbukta buldum ve staklamaya başladım. Geçenlerde ansızın o kulübün sayfasına girdiğimde (ki bu geçtiğimiz pazartesi ya da salı sabahtı) önceki akşam işaret dili kursu afişi ve kayıt formu paylaştıklarını gördüm. Hemen formu doldurdum ve geçen seneki mailde olan fotokopiyi indirdim (bkz internetim nasıl bitti). Ve mail attım. Çok mesuttum, açılır açılmaz kayıt yapmıştım. Kurs önümüzdeki pazartesi başlayacaktı. Bir kabul maili bekledim.
Bekledim.
..
Bekledim.
Günler geçti. 
Bugün dersim yoktu. 9 sularında (?!) uyandım ve kayıt olan başka bir arkadaşımın mesajı üzerine mailime baktım. Evet telefonuma mail gelmişti, ama kabul maili değildi....
Bana bu maili gece 1de atmışlardı. Peki.
1. Neden bu bilgiyi afişe yazmadınız?
2.Ben kaydolalı günler geçti, neden daha önce haber vermediniz?

Arkadaşıma da aynı mail gidince can havliyle hazırlandım 11de okulda buluştuk. 
11de buluştuk ve ne stand vardı, 
ne kayıt
ne de lanet olası bi kulüp odası.

Sadece yemekhanenin alt katında terk edilmiş zavallı bi masa ve üzerine başarısızca yapıştırılmış ebiltek afişleri vardı. 

Masa üstüne oturulmayacak kadar dandikti...

Bazen orada bazense orta bahçede bekledik durduk. Ne bir telefon numarası, ne bir isim. Kulüp gizemini koruyordu. Derken feysbuk sayfasının yanında bir de o isimle (Ytü Ebiltek) kişi olduğunu fark ettik. Kişi durum güncellemiş, bugün 1le 4 arası orta bahçede standımıza bekleriz tarzı bir şey yazmıştı.

Saat 11.30du.

Gidip lanet bi kafede oturmuş saatin 1 olmasını beklerken, 12.30da o durumun bugün değil dün atılmış olduğunu fark ettim :)

Tüm bu süre zarfında bilinmeyen bi yerde bilinmeyen bi stand bulmak için swarmda bile yer arattım bu arada. Ama yer yarılmış tüm bu şeyler içine girmişti.

Kulübü gugılda arattım. Kulüp başkanının adı ve numarası vardı.
ARADIM.

eğer şu an eğleniyorsanız bilin ki daha komik kısma gelmedik

Kulüp başkanı bana MEZUN OLDUĞUNU ARTIK O SALAK KULÜPLE Bİ BAĞININ KALMADIĞINI VE YENİ BAŞKANLA İLGİLİ Bİ BİLGİSİ OLMADIĞINI söyledi. O an kalbim o kadar şiddetli kırıldı ki çocuğun sesini daha fazla duyamadım.

Arkadaşımı da aldım, zavallı masanın yanına gittim. Oturduk, saat 1e kadar oturduk. Birilerinin gelip o salak masayı almasını, orta bahçeye götürmesini, başta bizi sonra tüm okulum öğrencilerini o kulübe kaydetmesini istedik. (bu arada kulübe kayıt da 10 lira yani bu bi paramızla rezil oluş öyküsü de olabilir)

Kimse gelmedi.

Önümüzden insanlar geldiler geçtiler... başka kulüplere..... mutlu insanlar...... 
Saat 1 oldu. Tıpkı kalbimizde kırılacak yerler gibi, gücümüz de kalmamıştı. Arkadaşımla otobüse bindik, form sayfasını açtık.

Adı: standınızı bulamadık
Soyadı: kalbimiz kırıldı
TC Kimlik Numarası: mazlumun ahını almak günahtır
Devam Ettiği Üniversite: hayat üniversitesi
Bölümü: kalp kırıklıklarını onarma bölümü
Gmail: standiniznerde@gmail.com

Gönderdik...
Bu arada sabah o kulübe attığımız mesajlar yanıtsız, arkadaşlık istekleri cevapsızdı. Bizim sınıftan daha önce o kulubün bi takım hologram olaylarına katıldığı hatrıma düşen kızı aradım. Kızdan kulüp başkanının adının X olduğunu, kapalı bi kız olduğunu ve böte'de okuduğunu öğrendim. Feysbuktan ekledim. Onaylamadı...

Akşam arkadaşımın mesajına cevap vermişler. 
Pazartesiye uzatmışlarmış :)
Kaydımızı pazartesi alacaklarmış :)

HAYAAAAAAAT BE Nİ NE DEN YO RU YOSUUUUUUUUN

Asla Akmayan Maskara Yapmışlar


Her zaman söylerim, dünya üzerindeki en güzel makyaj temizleyici göz yaşıdır diye. :( Bunun her zaman doğru olmadığını maalesef çok hüzünlü bir yolla öğrendim, tıpkı bunun doru olduğun öğrendiğim zamanlardaki gibi...
Bu maskarayı son Bugaristan ziyaretimde indirimden 15 levaya aldım. Daha önce bunun kardeşi olanı kullanmıştım, şahaneydi. Lakin çıkarması zordu. Çıkarmaya çalışırken bir çok insanın müzdarip olduğu üzre benim de kirpiklerimi biraz yaraladı (bu arada benim kirpiklerim normalde de dökülüyor.). Neyse bunu da internette görüyordum, waterproof (su geçirmez) olduğunu biliyordum. Alayım deneyeyim dedim. 
İlk sürdüğüm gün, gerçekten bütün gün ağladım. Değil maskara akmak, kirpiklerim ıslanıp birbirine yapışmadı bile. Akşam bu çift fazlı makyaj temizleme suyuyla çıkarmaya çalışıyorum ovala ovala ovala anca yani. Ertesi günlerde artık hindistan cevizi yağıyla çıkarım.
Kullandığım bir diğer zaman da grip olmuştum, hapşuramıyorum gözlerimden şapır şapır yaşlar akıyor. Yaşları silmek i.in akmasınlar da diye peçeteyi gözlerime bastırıyorum, maskaram ne bozuluyor ne akıyor ne bulanıyor.. 
Kirpikleri uzatıyor <3
Ama gözden aşırı zor çıkıyor </3
Böyle değişik bi fırçası var, multiplying  effect (çoğaltma etkisi) diyor ma çoğaltmadan çok uzatma ve tek tek ayırma etkisi var. Hatta o kadar güzel uzatıyor ki ondan sonra sürdüğüm maskaralar beni biraz üzdü ama zor çıkınca napıcan......

iki gün sonra edit:
aa bakın ne öğrendim, hani bunun üzerinde with oil blend yazıyo ya yani içinde yağ varmış. waterproof dediğimiz suya dayanıklı maskaraların içinde yağ oluyomuş ve bu kirpiklerimizin daha kıvrık olmasını sağlıyomuş, normal maskaraların içinde su olduğu için yani su bazlı oldukları için biz önceden kıvırsak da kirpikler gün içinde normalde olduğu düşüklüğe geliyomuş...
nerden öğrendim? ---> güzel video ama ingiliçce

Mutlu kalın..

18 Eylül 2016 Pazar

Bir NailArt Uğruna Ya Rab, Ne Ojeler Bitiyor


Selamlar. 
Başlıktan da anlayacağınız üzre bu yazımda sizinle bir nail art yapım paylaşacağım. Yalnız dikkat, bu bir hayal kırıklığı ve biraz da hevesimin kursağımda kalma öyküsü. Son zamanlarda bir mermer sevdası aldı başını gidiyor, farkında mısınız? Mermer altın kombinli masa düzenleri vs. Bunun ojelerini de yaptılar arkadaşlar. Ve Allah kahretsin ki ben çok beğendim. Ve çok heveslendim. Bununla ilgili videolar izledim, fotoğraflar baktım ve bu konuya kafa yordum. Genelde incecik bir fırçayla elde çizmeler falan vardı. Ama buna kim uğraşacak diyerek ben şu videoyu kılavuz aldım:



Halbuki bu videoda her şey ne kadar kolay görünüyor değil mi? :) DEĞİL. Şimdi sizinle kendi öykümü paylaşıyorum. 

DİKKAT: BUNU EVDE DENEMEYİNİZ.



Önce tırnaklarımı törpüleyip şekillerini belirginleştirdim. Ben bir süredir biraz ballerina'msı yapmaya çalışıyorum tırnaklarımı. Daha sonra Essence'in bu argan yağlı tırnak besleyicisini sürdüm tırnak etlerime ve tırnağın üstüne doğru yayıp yedirdim.( yazar bu fotoğrafta aynı zamanda baş parmağındaki ojeyi göstermeye çalışıyor). Üstüne bi de base coat. Evet buraya kadar her şey normal.

Daha sonra iki tırnağıma denemek için mat beyaz (1) ojemi sürdüm. Oje hafiften kurur gibi olmuştu, sürümü zordu ve ben normal şartlarda beyaz ojeye bayılmama rağmen tırnağımda çamur gibi durmuştu. O an sinirlerim bozuldu zaten. Daha sonra biraz kurumasını bekleyip açık gri (2) olduğunu düşündüğüm ama aslında olmadığını kendime dahi itiraf edemediğim ojemi alıp buruşturduğum poşetin üzerine sürüp fazlasını videodaki gibi aldım. Ve mat beyaz ojemin üzerine sürdüm. Affedersiniz bok gibi oldu. Üstelik mat beyaz oje de meğer kurumamış böyle tuhaf salak saçma bi şey oldu ya. Yine de su ve sprey olayını yaptım ve içine oje olarak koyu gri (3) olan (olmayan) ojemi damlattım. Parmağımı batırdım rezil oldu ya rezil. Hani mermerden başka her şeye benzedi ve bütün parmağımda oje oldu.


Bir sonraki denememde beyaz yerine hafif simli rakı beyazımsı bi renk (4) kullandım. Ve yine olmadı. Olmadı yani, olmayınca olmuyor. Bari doğru düzgün bi oje süreyim mermeri de Allah'a havale edeyim derken nude (5) bi oje sürmeye karar verdim. Ama yine içime ateşler düştü yani bu mermer olayını yapmadan içim rahat etmeyecekti. Bu arada içine su, oje ve sprey karışımını koyduğum şey de rezil oldu. Nude ojemle uyumlu kahverengi (6) bi oje aldım. Onu suya damlattım. Öyle saçma sapan bi şey yaptım. Ama yani onu yaparken bile kanser oldum sürekli bozuluyor ya sürekli. Sürdüğüm base coat'ın (7) haddi hesabı yok. Sonra bi de onun kurumasını bekle, sonra nude'u sür onun kurumasını bekle.




Evet ne kullandık, base coat, nude, kahverengi, top coat (8) ve parfüm. (saç spreyi vs de olabilir, ben hiç kullanmadığım bir parfümü kullandım)




Bi kaba biraz su koyuyoruz (oda sıcaklığında olması gerek) ve içine 4-5 damla oje damlattıktan sonra üstüne 1-2 fıs sprey sıkıyoruz. Daha sonra tırnağımızı içine batırıyoruz ve yalnız tırnağımız değil bütün parmağımız oje oluyor. Su yüzeyindeki oje biri takip ediyor ya. Sonra bir (den fazla) kulak çubuğuna döktüğümüz asetonla tırnağın kenarlarını temizliyoruz. Binlerce denemeden (ve çoğusunda yanılmadan sonra) böyle görünüyor:

Bi de utanmadan instagramda paylaştım (happymoonshares) .... Umutlu kalın!


1. Flormar M01 White Board

2. Rimmel London 498 Rain Rain Go Away
3. Koton 610 Moon
4. Flormar Light Summer LS03
5. Pastel Nude Milk Shake
6. Rival de Young 14 Chocolicious
7. Essence The Gel Base Coat
8. Flormar 301 Glass Effect

11 Ağustos 2016 Perşembe

Bulgaristan Gezisi Ve Bununla İlgili Her Şey

Selamlar! Happy Moon geri döndü. Ben Bulgaristan göçmeniyim, çok sık Bulgaristan'a gidiyorum. Bugünkü yazımda size bu gezilerimden birinden bahsedeceğim. 

28.07.2016 Perşembe
Sabah 9'da metroyla yola çıktım. Öğleden sonra saat 2 gibi otobüs çirkin ve büyük apartmanlar arasından geçerek nihayet Haskova otogarına ulaştı. Bu şehrin binaları eski ve devasalar. Her bir dairenin camları minicik görünür, sanki çingenelerin toplu halde yaşadığı bir site (kirli ve düzensiz) izlenimi verir. Bazı katlar bağımsız şekilde sadece kendi dairelerinin dışını yaptırıp bunun güzel görüneceğine inanmıştı ama görünen tek şey karmaşık renkler topluluğuna katılan bir yenisiydi sadece. 
İnsanlar sabah erkenden işlerine giderler ve kahve içerler. Günün her saatinde mutlaka kahve içen birilerini görebilirsiniz. Akşam 7de her yer kapanır. Bunun ne kadar sinir bozucu bir şey olduğunu unutmuşum. Yani bir kafeye ya da market gidebilirsiniz ama kendinize saat 7den sonra kıyafet alamazsınız. Ya da pazarı sabah olduğu gibi dopdolu bulamazsınız (fotoğrafta gördüğünüz gibi). Pazarın ortasında iki tane çeşme var yukarı doğru akan, yani suyu açtığınızda yukarı fışkırıyor ve siz de içiyorsunuz ya da şişenizi dolduruyorsunuz ya da elinizi yıkıyorsunuz, belki aldığınız meyveyi yıkıyorsunuz ya da o çeşmeden beklentiniz her neyse işte. Eskiden oradan su içmek daha popülerdi. Biz sürekli içerdik. Şimdiyse bir tanesi kırılmış, diğerinden de su içen çok fazla insan görmedim. Ama ben içtim, çünkü susamıştım. Pazara giden yoldaki parkta sabahları insanlar bi şeyler satar. Eski eşyalarını, ördükleri şeyleri, yaptıkları balları/ tereyağlarını, köylerinde yetiştirdikleri sebze ve meyveleri.. Aynı zamanda pazarda çiçekçi de bulabilirsiniz, Bulgaristan'da popüler olan bir diğer şey de çiçek vermektir.

O günüm alışveriş yaparak ve şehir içinde gezerek geçti (kozmetik bölümü en sonda). Bulgaristan'da sık sık büyük dondurma tezgahlarına rastlarsınız orada en az on çeşit dondurma vardı. Bir kaç boy da külah. Dondurmalarınızı seçtikten sonra tartarlar, 100 gramı 1 ve 2 leva arası değişir genelde. 
Yeri gelmişken ; 1 leva = 1,70 lira
                      1 lira = 0,59 leva
Ben her gittiğimde mutlaka dondurma yerim. Zaten dondurmayı çok seviyorum. Akşam yemeği olarak döner yedim. Bulgaristan'da yemeyi sevdiğim bir diğer şey de döner. Çünkü devasa oluyor (fotoğraf aşşağıda) . Tıpkı dondurma standları gibi döner ve dilim pizza stanları da bulabilirsiniz. Dönerin fiyatı boyuna göre değişir, pizzanın dilimi de genelde 1 ve 2 leva arasındadır; 1,20 - 1,50 gibi. Ve dilimler aşırı büyüktür. Ben bu olayı çok avrupai buluyorum, hoşuma gidiyor. Onun dışında insanlar Bulgaristan'da baniçka ve kifla gibi hamur işi şeyler yerler. Bunların türevleri mevcuttur. Bulgaristan denince akıllara gelen bir diğer yiyecek de printsesa'dır (fotoğraf ertesi günde). Bu da basitçe ekmeğin üzerine salam ve kaşar koyup kızartmak sonucu oluşuyor. Bunu kendi makinesinde yapabileceğiniz gibi, fırında da yapabilirsiniz. Makinesi 20, 25 leva tarzı bi şey sanırım. Eskiden bizde vardı ama seneler sonra bozuldu....

                                                                     
Printsesa
     29.07.2016 Cuma (Sabah)
Eniştemin home-office'indeki deri koltukta uyuyup sabahları hemen ayaklarımın dibindeki balkondan gelen keskin soğukla 7 gibi uyanıyor ve üstümü örtüp tekrar uyumaya çalışıyordum. Öğlen bir kafede kahve içip otogardan Mineralni Bani otobüsüne bindik, biletler 2,50 levaydı. Mineralni Bani'de yeni açılan olimpik havuza (hafta içi giriş 7 leva) gittik, günümüzü orada geçirdik. Bulgarista'da daha çok ice tea çeşidi var ve insanlar Bulgaristan'a özgü olan Menta içkisiyle Sprite'ı karıştırıp içiyorlar (havuz başında- her yerde.) Havuzda printsesa, akşam yemeğinde ise civar restorantlardan birinde köfte yedik. Alında mineralni bani'nin olayı orada mineral su olması ve sizin 3-5 leva karşılığı bu suda uzun süre boyunca duş olma lüksüne sahip olmanız. Ben gitmeyeli bi kaç sene oldu ama eskiden her sene giderdik. 

29.07.2016 Cuma (Akşam) ve 30.07.2016 Cumartesi (Sabahın bir kısmı)

Sanırım cin'i tonik'siz içmek pek de iyi bir fikir değildi. Aylardır asla zarar görmeyen ekran koruyucumun dört köşesi de o gece kırılı. Balkondan bir süre kustuktan sonra köşedeki plastik sandalyeye oturup başımı balkonun demirlerine yasladığımı ve aşağıdaki insanlara baktığımı hatırlıyorum. Sonra her nasılsa uyumuşum. Uyandığımda saat 7ydi ve telefonum koltukla koltuğun nasıl bir araya getirileceğini asla anlamadığımız, o yüzden yan yana koyduğumuz ve üstüne çarsaf serdiğimiz ama sürekli bir birinden ayrılan çekyat kısmı arasına sarkan çarşaftaydı... Masadaki paketten bi ıslak mendil alıp balkonun üst kısmına gelen kusmuğun birazını temizledim. Pazardan bi kaç şeftali alıp kahvaltı niyetine yedikten sonra havuza gittim.
Yukarıdaki kolajda gördükleriniz sol baştan Cin-Tonik, Menta- Sprite ve naneli sütlü likör. Bunları ilk akşam çektim. Bu likörün bir sürü çeşidi var. Daha önce çileklisini denemiştim. Bu sefer çikolatalısını ve nanelisini denedim. Bulgaristan'da içki gerçekten çok çeşitli ve ucuz. Bunun hisdistan cevizi aromalısı, viski aromalısı olanları falan da var mesela ve 7 küsür leva. Küçük menta 2,40tı. Cin de o civardaydı sanırsam. Hafta sonları olimpik havuza giriş 8 levaydı ve o gün biraz daha kalabalıktı. O gün Haskovada kaldığım son gündü.

31.07.2016 Pazar
Babamın köyüne gittik babaannemi görmek için. Çocukluğum her yazını geçirdiğim ev şimdi yalnızdı. Geçen sene iki kuzenim ve ablam evlenene kadar her yaz orada beraber olurduk. Genelde tütün dizmekle geçerdi günlerimiz ama şu an o bile bana eğlenceli gelirdi. Arka bahçede meyve ağaçlarımızdan kopardığımız meyveleri yer, kendi yetiştirdiğimiz domates ve salatalıkla salata yapardık. Gidip bakkaldan almak yoktu, gidip arka bahçeden koparmak vardı. Kuyudan çektiğin suyla ayaklarını yıkamak, yol daha kısa oluyor diye arka odanın camından çıkmak vardı. Üst katta asla kapanmayan NR1 da müzik dinlemek, çekirdek çıtlatmak, balkonda ayaklarını demirlere dayarken kahve içmek, mikrodalgada patlattığın mısırla sezonluk türk dizilerini izlemek vardı. Şimdi bunların hepsi çok, çok uzak. 

1-2-3-4. 08. 2016
Sveti Vlas


Sveti Vlas'a yola çıktık. 3- 4 saatlik yolculuğun ardından otelimize yerleştik, bi şeyler yiyip denize gittik. Otel denize çok yakındı. Su ve kumsal çok güzeldi. Bu sahilin yanında marina ve bi kaç gece klubü var. Aşırı zengin insanlar geliyor, Allahım o arabaları görseydiniz.. Yukarı taraflarda bi de cadde boyunca bir şeyler satan (kıyafet, ayakkabı, incik- boncuk, hediyelik) dükkanlar var. Bir dönerci, bir de dilim pizza ve baniçka türevleri satan bir yer var. Bir kaç da süper market. Olay bundan ibaret. Bu yüzden Sveti Vlas mı Slanchev Bryag mı sorusuna Slanchev Bryag diyorum. Çünkü orada daha fazla genç ve turist var. Daha ucuz. Daha çok gece kulübü/ parti. Daha fazla bağımsız yemek yiyebileceğiniz yer (Mc Donald's ve taco'cu bile vardı) var. Daha gençlere yönelik bir yer. 
Hotel Corona
O akşam biraz marinayı gezdikten sonra caddeye (çarşıya) çıktık. Pizzacıdan pizza almak için o bitmek bilmeyen sırayı beklerken satıcı çocukla kısmen uzun bi süre göz göze geldik. Sonra gülümsedi. Sonra işini yapmaya devam etti... Orası sürekli yoğundu o yüzden çocuk asla durmuyordu. Ertesi sabah kahvaltı için gittiğimizde çocuğun yerinde bi kadın vardı. Sanırım vardiyalı çalışıyorlardı. Ertesi akşam annem ve teyzem olmadan minik kuzenimle tek gittim. Nasılsa ingilizce biliyordum. O akşam üzülerek fark ettim ki, o bilmiyordu. AY AĞIZ TADIYLA Bİ FLÖRT DE Mİ EDEMEYECEĞİZ MADEM İNGİLİZCE BİLMİYOSUN NEDEN GÜLÜMSEDİN O ZAMAN YA. Hayır, bu bir yaz aşkı öyküsü değil. Ertesi akşam son akşamımızdı tekrar kuzenimi pizzacıya sürükledim. Allahım şu çocuk için küçük kuzenime katlanıyorum ve o kelimeleri bir araya getirip numaramı isteyemiyor. En son işte parayı ödedim zayıf bi sesle thank you dedi. Ay asıl I thank you bebeğim.... O akşam orada oturup onun satış yapmasını izlerken pizzam asla bitmeyecek sandım. Aslında bitmesini de istemedim. Bir insanı son görüşünüz olduğunu bilmek ne kadar hüzünlü ya. Galiba insanlarla ve mekanlarla aramda gereğinden fazla hızlı bir bağ kuruyorum... Sonuç olarak bir süre onu orada izledikten sonra hüzünlü bir şekilde otele döndüm. Balkonun köşesinde internet çeken tek uçtaki plastik sandalyeme oturdum. ayaklarımı balkon demirine dayayıp son kez o manzarayı izledim.

4 ağustos perşembe günü annemin köyüne doğru yola çıktık. Önce Haskova'ya gidip alış veriş yaptık, akşam köye geçtik. Nihayet köye vardığımda ve ilk ezan sesini duyduğumda bu beni gerçekten çok mutlu etmişti çünkü günde 48 defa çan çalıyordu (saat başlarında ve yarım saatlerde) ve ben bunu bir haftadır dinliyordum ve tek bir çan sesi daha duyacak gücüm kalmamıştı.

Kozmetik Alışverişi
Bulgaristan'da Seventeen ve Bourjois Gini Türkiye'de olmayan markaların yanı sıra, Türkiye'de olan markaların Türkiye'de satılmayan bazı ürünleri de mevcut. Mesela yanda Real Techniques'in bi mini fırça seti var. Bu 30 leva'ydı. EcoTools'un farklı renkli bir koleksiyonunun fırçaları vardı. Maybelline'in Dr. Rescue diye bir serisi (tırnak bakım ürünleri ve dudak nemlendiricilerinden oluşan) vardı. Sadece bir dükkanda pore eraser'ı gördüm. Aynı yerde brow drama (13 leva) da vardı. Türkiye'de satılmayan farklı 3-4 çeşit maskarasını gördüm. Genelde 14 leva'ydı fiyatları. Bulgaristan alış verişimi oraya çok sık gittiğim için Türkiye'de bulamadığım şeylerle kısıtlamadım. Zaten almak istediğim şeyleri daha ucuz görünce aldım.




  • sebamed'in tonik'ini ne zamandır almak istiyordum biliyorsunuz 40 lira civarı bi fiyatı var. Bulgaristan'dan yarı fiyatı denebilecek bi fiyata aldım.
  • gül suyu :) başka nereden alabilirdim?
  • Bourjois'in bronzlaştıcı pudrası zaten listemdeydi. Onu da sadece bir dükkanda gördüm.
  • pore eraser listemdeydi.
  • dudak balmını da o ara denemek istediğim için aldım yoksa daha ucuza geldiği falan yok ama zaten ülkemizde de satılmıyor.
  • küçük maskaradan bi tane kalmıştı, ucuz diye aldım :D diğerini de zaten almak istiyodum, dükkanlardan birinde indirimde görünce aldım.
  • GR'un dudak kalemi ve ruju da zaten denemek isteyip, ucuz görünce aldığım şeyler.
  • Revlon'un fondöteni aslında 22 levaydı ama indirime girmişti. İndirimde görünce aldım. Bi de bu serinin spf içerenleri satılıyor, onlar pompalı ve 22 leva.
  • Biri GR rujla uyumlu olsun diye, diğeri de kullandığım bi renk olan iki dudak kalemi ve bi tane acı kahve oje aldım.
  • lan Türkiye'de bu saç köpükleri normalde 15- 20 liraya satılıyor. Ben daha uzun olanını 4 levaya aldım :D
Bu şekilde yazımın sonuna geldik. Mutlu kalın!