28.07.2016 Perşembe
Sabah 9'da metroyla yola çıktım. Öğleden sonra saat 2 gibi otobüs çirkin ve büyük apartmanlar arasından geçerek nihayet Haskova otogarına ulaştı. Bu şehrin binaları eski ve devasalar. Her bir dairenin camları minicik görünür, sanki çingenelerin toplu halde yaşadığı bir site (kirli ve düzensiz) izlenimi verir. Bazı katlar bağımsız şekilde sadece kendi dairelerinin dışını yaptırıp bunun güzel görüneceğine inanmıştı ama görünen tek şey karmaşık renkler topluluğuna katılan bir yenisiydi sadece.
İnsanlar sabah erkenden işlerine giderler ve kahve içerler. Günün her saatinde mutlaka kahve içen birilerini görebilirsiniz. Akşam 7de her yer kapanır. Bunun ne kadar sinir bozucu bir şey olduğunu unutmuşum. Yani bir kafeye ya da market gidebilirsiniz ama kendinize saat 7den sonra kıyafet alamazsınız. Ya da pazarı sabah olduğu gibi dopdolu bulamazsınız (fotoğrafta gördüğünüz gibi). Pazarın ortasında iki tane çeşme var yukarı doğru akan, yani suyu açtığınızda yukarı fışkırıyor ve siz de içiyorsunuz ya da şişenizi dolduruyorsunuz ya da elinizi yıkıyorsunuz, belki aldığınız meyveyi yıkıyorsunuz ya da o çeşmeden beklentiniz her neyse işte. Eskiden oradan su içmek daha popülerdi. Biz sürekli içerdik. Şimdiyse bir tanesi kırılmış, diğerinden de su içen çok fazla insan görmedim. Ama ben içtim, çünkü susamıştım. Pazara giden yoldaki parkta sabahları insanlar bi şeyler satar. Eski eşyalarını, ördükleri şeyleri, yaptıkları balları/ tereyağlarını, köylerinde yetiştirdikleri sebze ve meyveleri.. Aynı zamanda pazarda çiçekçi de bulabilirsiniz, Bulgaristan'da popüler olan bir diğer şey de çiçek vermektir.
O günüm alışveriş yaparak ve şehir içinde gezerek geçti (kozmetik bölümü en sonda). Bulgaristan'da sık sık büyük dondurma tezgahlarına rastlarsınız orada en az on çeşit dondurma vardı. Bir kaç boy da külah. Dondurmalarınızı seçtikten sonra tartarlar, 100 gramı 1 ve 2 leva arası değişir genelde.
Yeri gelmişken ; 1 leva = 1,70 lira
1 lira = 0,59 leva
Ben her gittiğimde mutlaka dondurma yerim. Zaten dondurmayı çok seviyorum. Akşam yemeği olarak döner yedim. Bulgaristan'da yemeyi sevdiğim bir diğer şey de döner. Çünkü devasa oluyor (fotoğraf aşşağıda) . Tıpkı dondurma standları gibi döner ve dilim pizza stanları da bulabilirsiniz. Dönerin fiyatı boyuna göre değişir, pizzanın dilimi de genelde 1 ve 2 leva arasındadır; 1,20 - 1,50 gibi. Ve dilimler aşırı büyüktür. Ben bu olayı çok avrupai buluyorum, hoşuma gidiyor. Onun dışında insanlar Bulgaristan'da baniçka ve kifla gibi hamur işi şeyler yerler. Bunların türevleri mevcuttur. Bulgaristan denince akıllara gelen bir diğer yiyecek de printsesa'dır (fotoğraf ertesi günde). Bu da basitçe ekmeğin üzerine salam ve kaşar koyup kızartmak sonucu oluşuyor. Bunu kendi makinesinde yapabileceğiniz gibi, fırında da yapabilirsiniz. Makinesi 20, 25 leva tarzı bi şey sanırım. Eskiden bizde vardı ama seneler sonra bozuldu....
![]() |
Printsesa |
Eniştemin home-office'indeki deri koltukta uyuyup sabahları hemen ayaklarımın dibindeki balkondan gelen keskin soğukla 7 gibi uyanıyor ve üstümü örtüp tekrar uyumaya çalışıyordum. Öğlen bir kafede kahve içip otogardan Mineralni Bani otobüsüne bindik, biletler 2,50 levaydı. Mineralni Bani'de yeni açılan olimpik havuza (hafta içi giriş 7 leva) gittik, günümüzü orada geçirdik. Bulgarista'da daha çok ice tea çeşidi var ve insanlar Bulgaristan'a özgü olan Menta içkisiyle Sprite'ı karıştırıp içiyorlar (havuz başında- her yerde.) Havuzda printsesa, akşam yemeğinde ise civar restorantlardan birinde köfte yedik. Alında mineralni bani'nin olayı orada mineral su olması ve sizin 3-5 leva karşılığı bu suda uzun süre boyunca duş olma lüksüne sahip olmanız. Ben gitmeyeli bi kaç sene oldu ama eskiden her sene giderdik.
29.07.2016 Cuma (Akşam) ve 30.07.2016 Cumartesi (Sabahın bir kısmı)
Yukarıdaki kolajda gördükleriniz sol baştan Cin-Tonik, Menta- Sprite ve naneli sütlü likör. Bunları ilk akşam çektim. Bu likörün bir sürü çeşidi var. Daha önce çileklisini denemiştim. Bu sefer çikolatalısını ve nanelisini denedim. Bulgaristan'da içki gerçekten çok çeşitli ve ucuz. Bunun hisdistan cevizi aromalısı, viski aromalısı olanları falan da var mesela ve 7 küsür leva. Küçük menta 2,40tı. Cin de o civardaydı sanırsam. Hafta sonları olimpik havuza giriş 8 levaydı ve o gün biraz daha kalabalıktı. O gün Haskovada kaldığım son gündü.
31.07.2016 Pazar
Babamın köyüne gittik babaannemi görmek için. Çocukluğum her yazını geçirdiğim ev şimdi yalnızdı. Geçen sene iki kuzenim ve ablam evlenene kadar her yaz orada beraber olurduk. Genelde tütün dizmekle geçerdi günlerimiz ama şu an o bile bana eğlenceli gelirdi. Arka bahçede meyve ağaçlarımızdan kopardığımız meyveleri yer, kendi yetiştirdiğimiz domates ve salatalıkla salata yapardık. Gidip bakkaldan almak yoktu, gidip arka bahçeden koparmak vardı. Kuyudan çektiğin suyla ayaklarını yıkamak, yol daha kısa oluyor diye arka odanın camından çıkmak vardı. Üst katta asla kapanmayan NR1 da müzik dinlemek, çekirdek çıtlatmak, balkonda ayaklarını demirlere dayarken kahve içmek, mikrodalgada patlattığın mısırla sezonluk türk dizilerini izlemek vardı. Şimdi bunların hepsi çok, çok uzak.
1-2-3-4. 08. 2016
![]() |
Sveti Vlas |
Sveti Vlas'a yola çıktık. 3- 4 saatlik yolculuğun ardından otelimize yerleştik, bi şeyler yiyip denize gittik. Otel denize çok yakındı. Su ve kumsal çok güzeldi. Bu sahilin yanında marina ve bi kaç gece klubü var. Aşırı zengin insanlar geliyor, Allahım o arabaları görseydiniz.. Yukarı taraflarda bi de cadde boyunca bir şeyler satan (kıyafet, ayakkabı, incik- boncuk, hediyelik) dükkanlar var. Bir dönerci, bir de dilim pizza ve baniçka türevleri satan bir yer var. Bir kaç da süper market. Olay bundan ibaret. Bu yüzden Sveti Vlas mı Slanchev Bryag mı sorusuna Slanchev Bryag diyorum. Çünkü orada daha fazla genç ve turist var. Daha ucuz. Daha çok gece kulübü/ parti. Daha fazla bağımsız yemek yiyebileceğiniz yer (Mc Donald's ve taco'cu bile vardı) var. Daha gençlere yönelik bir yer.
![]() |
Hotel Corona |
4 ağustos perşembe günü annemin köyüne doğru yola çıktık. Önce Haskova'ya gidip alış veriş yaptık, akşam köye geçtik. Nihayet köye vardığımda ve ilk ezan sesini duyduğumda bu beni gerçekten çok mutlu etmişti çünkü günde 48 defa çan çalıyordu (saat başlarında ve yarım saatlerde) ve ben bunu bir haftadır dinliyordum ve tek bir çan sesi daha duyacak gücüm kalmamıştı.
Kozmetik Alışverişi

- sebamed'in tonik'ini ne zamandır almak istiyordum biliyorsunuz 40 lira civarı bi fiyatı var. Bulgaristan'dan yarı fiyatı denebilecek bi fiyata aldım.
- gül suyu :) başka nereden alabilirdim?
- Bourjois'in bronzlaştıcı pudrası zaten listemdeydi. Onu da sadece bir dükkanda gördüm.
- pore eraser listemdeydi.
- dudak balmını da o ara denemek istediğim için aldım yoksa daha ucuza geldiği falan yok ama zaten ülkemizde de satılmıyor.
- küçük maskaradan bi tane kalmıştı, ucuz diye aldım :D diğerini de zaten almak istiyodum, dükkanlardan birinde indirimde görünce aldım.
- GR'un dudak kalemi ve ruju da zaten denemek isteyip, ucuz görünce aldığım şeyler.
- Revlon'un fondöteni aslında 22 levaydı ama indirime girmişti. İndirimde görünce aldım. Bi de bu serinin spf içerenleri satılıyor, onlar pompalı ve 22 leva.
- Biri GR rujla uyumlu olsun diye, diğeri de kullandığım bi renk olan iki dudak kalemi ve bi tane acı kahve oje aldım.
- lan Türkiye'de bu saç köpükleri normalde 15- 20 liraya satılıyor. Ben daha uzun olanını 4 levaya aldım :D
Bu şekilde yazımın sonuna geldik. Mutlu kalın!